Zındıklar

Bir erkeğin bu dünyada aşkı mantık dışıdır koyacak bir yer bulamadığında ellerini ve yüreği artık ışıldayan bir yıldızsa geceleri. Gözyaşını ılık ve tuzlu yağdıran, sabah çiyini taze, soğuk ve tatlı. Her şey ne kadar yerli yerince ve güzel. Yüreğin ne kadar aydınlık ve güzel! Görmeyenlere yeter anlattığımız. Çocukların öldüğü bir dünyada, şairleri mahkûm ettiler yaşamaya, intizar içinde, delikanlılığımız.

 Hayat olduğumuz Su bildiğimiz Toprak aldığımız Kuşlarla zikredelim zikredelim zikredelim Anneannem televizyonla teşrik tekbiri getiriyor Ya Hak Ya Allah  Ya Hak Ya Allah Ya Hak Hacı Mevlüt şehitler mezarlığında yatıyor

  İnsanın yürüyüşü bir başka gülüşü bir başka sevişi bir başka  Üveyikler konar balkonun  demirlerine  Horozlar uyandırır güneşli bir sabaha Ayağına güzelce oturur ayakkabı  Kirpiklerin tutar gözyaşlarını  Esrik eder , sarhoş eder akşam rüzgarı  Çocuklar gülüşür sebepsiz yere  Testilerde bekler üzüm şıraları  Zaman bengisu akar çam kokularıyla  Gelinler ,  gelincikler ve atlar   Dağ çilekleri, orman  mantarları, devedikeni  Melekler siler gözyaşlarını  Melekler yolunu gözler , dualar ederler  Elmayı kurt mu sardı, sen neden tasalısın ?

 Bu aşkı olsa olsa Allah vermiştir çekeceğiz Bu diyarı güdeceğiz ev sahibine ses etmeden Hala görüyorum Güneşin parladığını Ayın kırılan ışıklarını dalgaların yalbuzunu çatılarından sular akar Martılar ağlar nasıl özlemişim Kedilerini  ziyanı yok Hüzün hoşgeldin ayakta kalma utanıyorum ağaran sakalımdan Merhaba İstanbul