Günümüzün Frankenstein'ı yapay zeka

https://www.youtube.com/watch?v=4j09jfe51-k

Bir süre önce Refik Anadol'un bir konferansına çağırmıştı arkadaşım. Veri görselleştirme ve yapay zekanın kullanıldığı görsel sanatlarda gittikçe popüler olan bir alan olduğu kulağıma çalınmıştı ortamlarda. Fakat sanat sepet işlerinde çok gözüm olmadığından dikkatimi çekmemişti. Hasılı Refik Anadol'u da bahsettiğim konferansla duydum. Yukarıdaki kayıttan çok farklı olmayan temaya sahipti konferans.  Konuşmasından sonra beni çağıran arkadaşa hissiyatımı yazmıştım. Konuyla alakalı özgün fikirlerimi de sormamıştı aslında. Neyse kenara bir not olsun.

Adamı dinlerken aklıma bu şarkı geldi (https://www.youtube.com/watch?v=Lt8AfIeJOxw&ab_channel=Radiohead-Topic). Adamın biosunda gündelik hayatımızı kuşatan dijitalleşme, algılarımızı nasıl değiştiriyor sorusuyla uğraştığı yazıyor. Konuşmasında da hem teknolojik gelişmenin uğraştığı alanı nereye götüreceğinden bahsederken hem de yaptıkları işleri anlatırken bu dijitalleşmeden büyülenmişçesine konuşuyor. Dinlerken adamın sanat mevhumundan ne kadar uzak olduğunu hissettim açıkçası. iyi bir mühendis, kafası zehir belli. Elindeki malzemeyi de çok iyi biliyor. Fakat sanatçı değil. Zaten bu tasarım, yenilik vs. gibi heyecanları olan insanlara sanatçıdan ziyade mühendis denmesi daha doğru olurdu. 

    Peki neden sanatçı değil. Daha doğrusu gerçekten sorduğu soruyu, neden kavrayamadığını düşünüyorum. Sanatçı olsun çok umrumda değil. Hatta günümüzde sanat denilen şeyin neye dönüştüğüne güzel bir örnek. Artık kimse tanrılardan haber çalan meleklere ya da dile gelen hakikatler olarak şiire inanmıyor. insanlara perdenin arkasında ne olduğunu anlatmaya çalışan meczuplar da yok artık. Sanat deyince bunları anlamıyoruz. Halbuki bildiğimiz tüm kültürlerde sanat buydu. Sanatçılar insana dair temel soruların peşinde koştu. insan olmanın ne demek olduğunu anlamaya çalıştılar.

Adamın yaptıklarına research demesi de adamın gerçekliği şekillendirmek derken kast ettiği de sanattan ne anladığını ele veriyor. hiçbir temel sorusu yok. hiçbir kaygısı, yarası yok. illa morali bozuk olmak zorunda değil sanatçının. içinde yaşadığımız dünyada, gündelik yaşamımızda bizim dikkat etmediğimiz, görmediğimiz çok sıradan yaşantımızın içinde unuttuğumuz insan olmanın örtük, karanlık ya da yüksek, ince taraflarını gören ve bize gösteren bir uğraşı yok. bir haber getirmiyor bize. kızmıyor, gözümüze sokmuyor, uyarmıyor, çoşkulandırmıyor yani bize dokunmuyor hiçbir şekilde. böyle bişe yaptım güzel görünüyo bak parlak renkler, hareketli felan diyor sadece. 

Adamın android olmayla bir derdi yok. hatta bunu kutsuyor. bugünün mabedlerini, sahte tanrılarını inşa ediyor. Yapay zekayı agent olarak anlattığı bir kısım vardı. yapay zekayı kast ediyorum sahte tanrı derken. ilkel bir kabilenin bir hayvanı tanrı bellemesinden bile daha sahte. çünkü hayatlarına dokunan bir şey var ilkel kabiledeki ilişkide. Ayinleri onlara bir etik öğretiyor. ibadetleri hayatlarına içkin olan sorunlara deva oluyor. bu adamın yaptığı sadece doyumsuz tüketici olan bizleri daha iyi tüketiciler haline getirmekten öteye taşımıyor. mimariyle ilgili yaptıklarını anlattığında aklıma bunun gerçekten nasıl kullanılacağı geldi. sadece daha iyi tüketiciler yapacak bir çalışma bizi.  bizi kuşatan karanlık boşluk karşısında çaresizliğimizi avutan, korkularımızı dindiren ya da tehlikeleri hatırlatan sanatçıların yaptığına sanat diyorsak bu adamınkiler onların yanına bile yaklaşamaz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sözlü İfade

Kalbimi kırdılar Anneciğim

Endişe